Dünya çapında ünlü olan bir ressam gençlik yıllarında bir "Asilzade" nin portesini yapma işini alır. İşin garip tarafı kerameti kendinden menkul bu adam portresinin yapılmasını kendi istemesine rağmen kısıtlı süre ile lütfen poz verir. Genç ressam ticari deneyimsizliği nedeniyle her şeye razı gelir ve bütün beynini "efendinin" yüzüne hızla çiziktirdiği eskizlere yoğunlaştırır. Sonuçta oldukça güzel ve bir o kadar da başarılı bir eser çıkar ortaya. Adamın kızı bu eseri pek beğenir ama gelgelelim "bey-efendi" resmin kendisine benzemediğini ve parayı ödemeyeceğini söyler.
Genç sanatçı esere geceli gündüzlü aylarını vermiştir. Çok üzülür ve nerdeyse tükenir. Tam ayrılacakları sırada aklına bir fikir gelir. Ünlü aristokrattan bir kağıt imzalamasını rica eder. Genç sanatçıdan çabuk kurtulduğunu düşünen asilzade kağıdı derhal imzalar. Belgede sadece portrenin kendisine benzemediği için red edildiği yazılıdır.
Ressam ülkenin başkentinde yılın en önemli sergisine son eseri ile katılır ve eserin üzerine "Bir Hırsızın Portresi" yazılıdır. Olay hemen büyük yankılarla yayılır. Asaletten nasibini almayan efendi derhal sergi yönetimine portresinin indirilmesini emreder. Emredecek konumda olmadığı için ve de üstüne üstlük portrenin kendisine ait olmadığını kendi imzası ile beyan ettiği için yönetim bu isteğini yerine getirmez.
Son çare resmin satın alınmasıdır artık...
Rivayet o ki, genç ressamın ün kazanabilecek tüm diğer eserlerinin maddi kaynağı bu portredir. Çünkü önceden konuşulan rakamın çok ama çok katına satılmıştır bu "garip" portre.